Şubemizin “Teşkilat Eğitim ve İstişare Toplantısı” 23-25 Aralık 2016 tarihleri arasında Trabzon/Dedeman Otelde yapıldı.
Toplantımıza Genel Başkan Yardımcımız Hasan Yalçınyayla, Trabzon1 ve 2 nolu, Rize1, Gümüşhane Şube başkan ve yönetim kurulu üyeleri misafir olarak katıldılar. Toplantıda Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Daire Başkanı Mehmet Baki Öztürk “Medeniyet Davamı, Farkındalık ve Motivasyon” konulu sunum yapılmış ayrıca Şubemiz formatörleri Doç.Dr.Ahmet Selim Doğan, Ensar Totik ve Hakan Aksakal’da kendi alanlarında teşkilatımıza eğitim seminerleri düzenlemiştir.
Toplantının açılış konuşmasını yapan şube başkanı Erkan Ciyavul;
Millet olarak zor günlerden geçiriyoruz. Tarihimizle beslediğimiz tecrübelere yeniden sarılmamız gereken, kavgayı hakça mücadeleyi sertçe vermemiz gereken ve daha fazla sorumluluk üstlenerek yarını bugünden kuşanmamız gerekiyor. Bir taraftan terör belasıyla iç meseleler ülkeyi sarsarken diğer taraftan dünyanın çeşitli yerlerinde zulüm altında inleyen kardeşlerimizin dertlerine deva olmaya gayret ediyoruz.
Küresel şer odakları boş durmuyor, emperyalist amaçları için masa başında kurdukları taşeron terör örgütlerine bombalı eylemler yaptırıyorlar. Gencecik ana kuzularını hayattan koparıyorlar. İstanbul Beşiktaş ve Kayseri’de meydana gelen patlamalar neticesinde şehadet şerbeti için vatan evlatlarımıza Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum. Kazandıklarını zannediyorlar, bilmiyorlar ki şehitlik bizlerin hayatta en çok arzu ettiği ama herkese nasip olamayacak bir mertebe. 15 Temmuz işgal girişimi bunun en önemli örneğidir. 15 Temmuzda herhangi bir organizasyona gerek kalmadan vatan sevgisinin kendiliğinden organize ettiği bu vatan evlatları demokrasisine ve özürlüklerine sahip olmak için tanklara kafa tutarak sokaklara dökülmüş, şehit olmak için can atmışlardır. Bu milletin umudunu yitirdiğini, Çanakkale ruhunu kaybettiğini zannettiler. Unuttukları ve bilmedikleri Allah’ın bizlere emirleriydi. Bizler Allah rızası için vatanımız, namusumuz, şerefimiz ve inancımız uğruna canlarımızı seve seve her daim vermeye hazır bir milletiz. Tarihe onurlu bir mücadele olarak kaydedilen dünyanın en organize terör çetesi FETÖ’ye karşı vermiş olduğu mücadeleden dolayı şahsım ve teşkilatımız adına milletimize, bu onurlu mücadelede ilimizde de en ön saflarda yer alarak meydanları boş bırakmayan teşkilatımıza ve üyelerimize teşekkürlerimizi bir borç biliriz.
Çeyrek asrı aşkındır ülkenin kanayan bir yarası olan terör devam ediyor ve hemen hemen her gün fidanlarımız şehit düşüyor; vatanı, dini ve namusu için can verenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Terörün sonlandırılması için güvenlik güçlerimizin mücadelesinin kararlılıkla ve daha güçlü bir şekilde sürdürülmesi gerektiğine olan inancımız tamdır. Milletin enerjisini tüketen bu sorunun kararlılık ve STK larında merkezinde olduğu milletin bütün temsilcilerinin desteklediği milli bir proje ile çözülebileceğine inanmaktayız. Terör ve insan hakları gibi konuların, sadece iktidarın ve güvenlik kuvvetlerinin sorunu olmadığı gerçeğinden hareketle, başta terör olmak üzere ülkeyi ilgilendiren bütün konularda ortak çözüm üretilmesi milli bir sorumluluk gerektirmektedir.
Müslüman bir toplumda esas olan ve dikkate alınması gereken en önemli hususta kardeşlik vurgusudur. Bin yıldır bir arada yaşayan milletlerin arasına fitne tohumlarını eken şer güçlere de verilecek en güzel cevap toplumsal mutabakat ve güçlü bir demokrasidir.
Bizi canlarımızla tehdit eden bu şer çevreleri diğer taraftan da dünyanın çeşitli yerlerinde can almaya, çocukları yetim bırakmaya ve mazlumun gözyaşını akıtmaya devam etmektedirler. Suriye’de Filistin’de Arakan’da ve dünyanın birçok yerinde Müslüman kanı oluk oluk akmaya devam ediyor. Yanı başımız Suriye’de olanları hep birlikte şahit oluyoruz. İnsanlar açlığa, susuzluğa ve soğuğa mahkum ediliyor. Zalimler topluluğu bir araya gelmiş toplu katliamlara imza atıyorlar. Artık sızlanmayı, dövünmeyi bir kenara bırakıp bizlerde inandığımız değerlerimiz için bir ve beraber olmalıyız. İyilik hareketleri organize etmeliyiz. Yetimlere ve yurtsuzlara ev sahipliği yapıp onlar için Ensar olmalıyız. Bunu başarırsak işte o zaman tam olarak görevimizi yerine getirmiş bir insan bir sendika olabiliriz. Evet bizler daha bilinçli ve duyarlı, olaylara kardeşlik hukuku çerçevesinde bakarak, bireyselliklerimizi bir kenara bırakıp seküler toplum anlayışının dayatmalarından sıyrılıp, yaşadığımız çevreye örnek olmak zorundayız.
Sendikal sorumluluğumuz ülke sınırlarımız ile de sınırlı olmamalı. Sınırları geçmek ve küresel örgütlenmeye öncülük etmek zorundayız. Nitekim dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan zulümlere sessiz kalmadığımız gibi Halep’te yaşananlarda sessiz kalmamız beklenemezdi. Halepte insanlar açlık ve soğukla mücadele ederken bizlerde acil eylem planı çerçevesinde 150 tır un ile Türkiye’nin çeşitli yerlerinden sınıra hareket ederek mazlum kardeşlerimize yardımı ulaştırmak için sınır kapısına dayandık. Allah’a hamd olsun yardımlarımız çeşitli yardım kuruluşları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştı.
“Toplumsal ve fikri sorumluluklarını unutanlar, kişisel ve ailevi hayatlarını kendilerine ‘Kâbe’ yaparlar” demişti Ali Şeriati.
Sendikamızda bu toplumsal bilincin bir önderidir. İnancımız bize tamda bunu emrediyor. Zalime sessiz kalma. Elinle, dilinle veya kalbinle diren. Ülkemizde ve dünyada yaşanan en büyük sorun adil paylaşım sorunudur. Küresel güçlerin her alanda kurdukları tekelleri kırmak, Ortadoğu ve Afrika’da kurdukları sömürü düzenini yıkmak, oyunlarını boşa çıkarmak adına Uluslararası alanda medeniyet paydaşımız olan 25 ülkenin sendikasıyla eğitim ve işbirliği anlaşmaları yaptık. Bu zulmü kırmak için çemberin etrafını genişletmek zorundayız. Unutmayalım İstikbal göklerde değil Medeniyet köklerimizdedir. Bizler medeniyet köklerimizi yeniden yeşertmek için bu yolda mücadele edeceğiz.
Büyük rüyalarla geçmişse ömür
Hiç yanmam ölümün her çeşidine
Soylu mücadelemiznin kurucusu Mehmet Akif İnan başta olmak üzere millet, medeniyet ve Hakikat davası mücadelesinde vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyolojik sorunlarının bütünü demokratikleşmeye dayanmaktadır. Bu sebeple ayrımcılığı körükleyen anayasaya da kökten son verilmeli, ülke bütünlüğünü koruyacak, herkesi diliyle, diniyle, cinsiyetiyle birinci sınıf vatandaş sayacak toplumsal mutabakata dayanan yasal ve anayasal düzenlemeler geciktirilmeden mutlaka yapılmalıdır. Bunun ilk adımı olan Büyük Millet Meclisinde çalışmaları devam eden yönetim modelinin bir an önce yasalaşmasını da temenni ediyorum.
Büyük Memur-Sen ailesi olarak, Başkanından Yönetim Kurulu Üyelerine, Kadınlar Komisyonundan, Genç Memur-Sen’ine, Engelliler Komisyonundan, işyeri temsilcisine, delegesinden üyesine bütün mensuplarıyla Büyük Türkiye hedefinin ve bu hedef için gecesini gündüzüne katanların, milletle birlikte yol alanların hep yanında olacağız. Bu gerekçelerle bizler daha iri, daha diri ve daha güçlü olmalıyız. Sizin gibi düşünen, yaşayan ve hisseden insanlar var. Evet onları bulup tebliğ görevimizi yerine getirip, ailemize katmalıyız. Bunu bir görev bilinciyle yapmalıyız. Ulaşamadığımız veya söylemekten imtina ettiğimiz kişilere bir an önce ulaşmalı görevimizi yerine getirmeliyiz. Bu mücadelemizi yerine getirirken hiç kimsenin yandaşı, işbirlikçisi ve sözcüsü olmadığımızı ve olmayacağımızı sadece hakikatin yanında olduğumuzu ve olacağımızı da beyan etmeliyiz. En büyük gücünü sivilliğinden alan, sivilliğinin nişanesi olarak her türlü vesayet odağına karşı her zaman dik ve sağlam duran, safını hep milleten yana belirleyen bir sivil inisiyatif olarak kritik zamanlarda sorumluluk almaktan hiçbir zaman kaçmadık. Hakikatin kurumsalı olarak topyekûn taraf olduk. Ülkemizi tarihin tortularından arındırarak, hantallıktan harekete, hareketten üretime, üretimden ekonomik iyileşmeye, özgürlüklerin genişlemesinden toplumun rahatlamasına, emeğin değere, değerin helal kazanca dönüşmesi için hep mücadele verdik. Özgür millet, bağımsız devlet hedefini kendi kişisel, grupsal ve cemaatsel çıkarlarına aykırı bulup; makamları cemaatsel mülk, mevkileri kendine hizmet, kendinden olmayanı saf dışı, insani yardımları terör desteği, militanı sivil, askeri katil gösterenleri ifşa ettik. Gezi romantizminden sosyal ayaklanma, 17-25 Aralık kumpasından darbe, mülteci çadırlarına terör kampı muamelesi yaparak manşet gücüyle siyaseti tasfiye etmek isteyen uluslararası piyonlara karşı ülkenin gelişmesinde emeği bulunan her alın terine saygımızın, ülke için dökülen her gözyaşı damlasına olan sadakatimizin ve bizi Türkiye’nin en büyük sivil gücü yapan üyelerimizin bize olan güvenine karşı sorumluluğumuzun gereğini yaptık. Ortak akıl mitingleriyle demokrasiye sahip çıktık. Referandumdaki özverimizle özgürleşmeye ivme kazandırdık. Pür dikkat darbe karşıtlığımız; kendi ülkesini işgal etmeye alışmış bahtsız ordulara dur! Dedik. Kamusal alan yalanıyla güçlenen ahlaksız ve hukuksuz uygulamayı; başörtüsü yasağına karşı topladığımız 12 milyon 300 bin imza tarihin en acılı ayıbını yer ile yeksan ettik. Mesaiye göre ayarlanan namaz vakitlerinden namaza göre ayarlanan Cuma vaktine geçtik. Gezi olaylarının birçok şeye hazır olduğu ortamda güçlü durduk. 17 Aralık darbe girişiminde yükselen çığlığımız halkın oyuyla seçilmiş iradenin tek meşru yönetim erki olduğunu haykırdık. İyiliğin iş gören elleri olarak tüm dünya mazlumlarına sınırları aşan yardımlarımızla ümmeti sımsıcak kucakladık. Eğitim Bir Sen ailesi olarak çalışanlarının sahada karşılaştıkları sorun ve problemleri tartışmak ve çözüm önerileri geliştirmek adına böylesi toplantılar büyük öneme taşımaktadır. Sendika olarak her zaman eğitim çalışanlarımızın yanında olduk ve sorunları dert edindik. Bu sorunların çözüme kavuşturulabilmesi için de elimizden ne geliyorsa yaptık. Geçtiğimiz iki toplu sözleşme süreçlerinde biriken sorunlarımızın bir kısmı çözüme kavuşmuştur. Bunlardan; akademisyenlerin geliştirme ödeneği, performansa dayalı ek gelir, yardımcı doçentlerin dereceye takılması, idari ve diğer çalışanların kısmen de olsa mesai sınırlaması kaldırılmış, şeflerin ve güvenlik görevlilerinin tazminatlarında fazladan artış yapılmış, sözleşmeli çalışanların mesai artışı yapılmış, KYK’da çalışan sözleşmeli personelin mesai sorunlarının çözülmesi bunlardan bazılarıdır. Ne yazık ki Üniversite ve KYK çalışanlarının kronik hale gelen sorunlarına neşter vurulamamış geçiştirilmiştir. Üniversitelerde çalışanların mazerete dayalı veya isteğe bağlı tayin-nakil, idari ve diğer çalışanların geliştirme ödeneği alamaması, rektörlerin keyfi görevlendirmeleri, ek gösterge adaletsizlikleri, KYK çalışanlarının kadro sıkıntıları gibi kronik sorunlar halen daha devam etmektedir. Sendika olarak önümüzde ki dönemde Üniversitelerin en önemli problemi olan YÖK yasasının değiştirilerek üniversiteler üzerinde ki vesayetçi anlayışının ortadan kaldırılmasını sağlamak olmalıdır. 28 Şubat süreçlerinde yaşadığımız vesayetçi YÖK anlayışı halen daha devam etmektedir. Kendilerini bilim yuvalarının üzerinde görerek kararlar alınmamalıdır. YÖK sadece idari anlamda üniversiteler arasında organizeyi sağlayan bir kurum yapısına dönüştürülmelidir. Üniversitelerin bilimsel özerklik yönü daha da güçlendirilmeli, rektörlük makamı, cazibesinden kaynaklanan işveren konumundan çıkarılmalı, toplumu ve insanlığı geleceğe taşıyacak bilimsel organizatörler haline getirilmelidir. Üniversitelerin idaresi bilimsel yönünden ayrılmalı ve bağımsız bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu anlamda şubemizin de, genel merkezimizin de sorumluluk alarak etkin çalışmalarla değişim sürecini desteklemesi gerekmektedir. Üniversitelerde Otuzbin’e yaklaşan üye sayısıyla bir kenarda durmamalıyız. “Biz yaptık oldu” diyenlere bu fırsatı vermemeliyiz. Birçok hizmet kolundan üye sayımız daha fazladır. Gücümüzün ve sorumluluğumuzun farkında olarak yolumuza devam etmemiz gerekmektedir. İnanıyoruz ki birçok sorun YÖK yasasının değişimiyle çözülecektir. Çözüm bekleyen başlıca sorunları hatırlatmak gerekirse; Akademik kadroların hepsinin daimi statüye kavuşturulması, Doçentlik sözlü sınavının kaldırılması, Doçent unvanını alanların doçent haklarından faydalanması, Araştırma görevlilerine uygulanan derece ve kademe sınırlamasının kaldırılması, Akademik kadro alımlarının objektif hale getirilmesi, Geliştirme Ödeneğinden tüm personelin yararlanmasının sağlanması, Döner Sermaye dağıtımlarının daha adilane yapılması, 2547 sayılı kanunun 13 b/4 maddesi ile yapılan görevlendirmeler daha objektif kriterlere dayandırılması. Görevde yükselme sınavlarının tek bir merkezde toplanmasının sağlanarak, akademik dışında ki diğer personele tayin ve nakil imkânı sağlanması, İdari ve yardımcı hizmetler sınıflarında çalışanların görev tanımlarının yapılması ve yardımcı hizmetlerde çalışanlara ek gösterge verilmesi, Teknik hizmetler sınıfında üst öğrenimi bitirenlerin tıkanan kadro sorununu çözülmesi, Memur kadrolarının VHKİ kadrolarıyla değiştirilmesi, Bunlardan bir kısmıdır. Sorunlarımızı biliyoruz, reçetesini de sunuyoruz. İnşallah sizlerden aldığımız bu güç ile üstesinden geleceğiz. Yetkili olduğumuz kurumlarımızda hedefimiz; hemen her gün Eğitim Bir Sen ailesinin halkalarına, yeni kişileri eklemek olmalıdır. Evet; sesimizi daha güçlü duyurmak için daha fazla büyümeye, yani mevcut üstünlüğümüzü koruma ve artırmaya ihtiyacımız var. Bizler her zaman sorunun değil çözümün parçası olduğumuz, risk aldığımız ve bedel ödediğimiz sürece daha da güçleneceğiz. Üç-beş kişinin kıvılcımı ile başlayan gönüllüler ordusunun bugün Türkiye genelinde 500 bin üyeye ulaşmayı hedeflediğini ve 1300 olan şubemiz üye sayısının en kısa zamanda 2000 üyeye çıkarma hedefimizi hatırlatmak istiyorum. |
Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçınyayla;
Ülkemizin yaşadığımız süreç ikinci kurtuluş savaşımızı verdiğimiz bir süreçtir. Ayağı kalkdığımız, yeniden dirildiğimiz ve bizde varız dediğimiz bir süreç. Bu süreçte Türkiye’nin en örgütlü, en sivil yapısı Eğitim Bir Sen üzerine düşeni yapmazsa önce bu coğrafyadakiler, sonra dünyanın çeşitli coğrafyasında yaşayan mazlumlar bunun hesabını huzurunda bize sorar ve Allah’a da bunun hesabını veremeyiz. Yaptıklarımızın dışında yapamadıklarımızı da gücümüz varken yapmak zorundayız. İşte biz bunun için sendikacılık yapıyoruz. Yaptığımız iş hak arama mücadelesidir. Geriye doğru asrı saadete kadar gittiğimizde Peygamber Efendimizin de içerisinde bulunduğu Mekkeli tüccarın, esnafın ve mazlumun hakkını arayan bir yapı olan Hilful Fudul günümüzde sendikacılığın temelini oluşturmaktadır. Bürokratik oligarşi içerisinde zerre olan gözükmeyen ezilen çalışanlarımızın hakkının hukukunun arandığı yerdir sendika. Bizde bu görevi bu bilinçle yapmak durumundayız. Sendikacılığı tanımımızı hem özlük haklarımızın hem de özgürlüğümüzün temellerine oturtuyoruz. Özgürlük olmazsa özlük olmaz. Rahmetli Erbakan hocamız çalışanlara %50 den fazla zam verdiği dönemlerde bir yıl geçmeden cebimizdeki paranın eridiğini gördük. Özlük haklarımız aslında özgürlüğümüze bağlı. Bugün yaptığımız mücadelede işte böyle bir mücadele. Müstemleke olmaktan kurtulma mücadelesi. Burada bulunan teşkilat mensupları sıradan insanlar değil. Bugün verdiğiniz mücadele tarihe geçecek mücadeledir. Güçlü olduğumuzda hem nitelik anlamında hem nicelik anlamında her şeyi değiştirebileceğimizi görüyoruz. 28 Şubatta Eğitim Bir Sen ve Memur Sen olsaydı o süreçler yaşanmazdı. Yetkili değildik, güçlü değildik sayımız çok azdı fakat gücümüz olduğunca direnmeye çalıştık. Bu gün yaşadığımız 15 Temmuz sürecinde bu teşkilat olduğu için başarılı olamadılar. Bu teşkilat milletin bağrından, milletin değerlerinden çıkan bir teşkilattır. Niçin Sendikayız? Niçin Sendikacıyız? Dava adamlığı ancak adanmışlıkla olur, adanmışlık iman gerektirir. Kendi sülfi menfaatlerimiz yerine ulvi menfaatlerimizi hakkın ve hakikatın gerçeklerini ortaya koymak durumundayız. İşte biz bunun için sendikacılık yapıyoruz. Sendikacılık yapmak teşkilat ister, disiplin ister bu önemlidir. Çünkü teşkilat kültürüne sahip olmayan bir sendika yok olmaya mahkumdur. Bunun için yaptığımız bu programlar sizi ve bizi güçlendirir. Bu önemli bir teşkilat programı, il dışında yapılan bir teşkilat programı . Bu gün Baki hocamız burada formatörlerimizi yetiştiren hocalarımızdan. Sinerjik ve enerjik bir sunum sizi bekliyor. İstifade edeceğinizi biliyorum, dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Mehmet Baki Öztürk “Medeniyet Davamız-Farkındalık” ve “Motivasyon” konulu iki sunum gerçekleştirdi. Programın sonraki bölümlerinde şubemiz formatörleri Hakan Aksakal “Teşkilat Kültürü”, Doç.Dr. Ahmet Selim Doğan “”Sendikal Kazanımlar”, Ensar Totik “Algı Yönetimi” konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.
Program kendi işyerlerinde başarı sağlayan Erzurum Teknik Üniversitesi Temsilcisi İbrahim Akpınar ve Kredi ve Yurtlar Kurumu Temsilcisi Necati Topal’a plaket takdiminin ardından katılımcılara sertifika töreninin ardından toplu resim çekimiyle sona erdi.